Milton H. Erickson’un Hayatı ve Hipnoz ile Psikoterapiye Katkıları
1. Giriş: Bir Dönüm Noktası Olarak Milton H. Erickson
Milton Hyland Erickson, 5 Aralık 1901’de Nevada’da dünyaya geldi. Yaşamı boyunca yalnızca hipnoz alanında değil, psikoterapinin tüm dinamiklerinde köklü bir paradigma değişimi yarattı. Kendi döneminde akademik çevrelerde pek çok kez dışlanmasına rağmen, zaman içinde etkisi yayılmış, 20. yüzyılın en etkili psikoterapistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Hayatı boyunca hem kuramsal hem de uygulamalı düzeyde devrim niteliğinde katkılar sunmuştur.
2. Zorlu Bir Çocukluk ve Sağlık Mücadelesi
Erickson’un hayatı baştan sona zorluklarla şekillenmiştir. Çocukluğu oldukça çetin geçmiş, disleksi, ton sağırlığı (amusia), renk körlüğü ve öğrenme güçlüğü gibi birçok engelle baş etmek zorunda kalmıştır. Ancak onu asıl tanımlayan olay, 17 yaşında geçirdiği ciddi çocuk felci (poliomyelit) hastalığıdır. Hastalık onu günlerce komada bırakmış, sonrasında tamamen felçli hale gelmiştir.
Doktorlar ailesine Erickson’un büyük ihtimalle yaşamayacağını ve yaşarsa da bir daha yürüyemeyeceğini söylemişlerdir. Ancak Erickson, yatakta hareketsiz geçirdiği bu dönem boyunca çevresindeki insanları dikkatle gözlemleyerek, mikro jestlerin, ses tonunun ve sözsüz iletişimin insan üzerindeki etkilerini keşfetmeye başlamıştır. Bu dönemdeki gözlem gücü, onun hipnotik tekniklerinin temelini oluşturur.
3. Kendi Kendine İyileşme: Bilinçli Farkındalık ve Otodidaktik Gelişim
Felçli olduğu dönemde, yalnızca gözlerini hareket ettirebilen Erickson, odasındaki aynaya bakarak bedenini hatırlamaya ve zihinsel olarak hareket ettirmeye çalışmıştır. Bu süreçte kendi kendine bir tür otohipnoz uygulamış, bedenini yeniden harekete geçirmeye başlamıştır. Aylar süren zihinsel çalışmanın ardından, önce parmaklarını, sonra kollarını ve nihayetinde bacaklarını tekrar hareket ettirebilmiştir.
Bu olağanüstü süreç, onun hipnotik transla ilgili deneyimlerinin başlangıcı olmuştur. Bu noktadan itibaren Erickson için hipnoz, yalnızca bir terapi aracı değil, aynı zamanda zihin ve beden arasındaki iletişimin mucizevi bir anahtarı haline gelmiştir.
4. Akademik Eğitim ve Erken Kariyer Yılları
Milton H. Erickson, Wisconsin Üniversitesi'nde psikoloji eğitimi aldı. Ardından Colorado Tıp Fakültesi’ne devam etti. Eğitim hayatı boyunca hipnoz konusuna duyduğu ilgi hep devam etti. Doktora tezini hipnoz üzerine hazırladı ve hipnozun deneysel psikolojiye katkılarını araştırdı.
1930’larda American Society for Clinical Hypnosis’in kurucularından biri oldu. O yıllarda hipnoz, akademik çevrelerde marjinal bir teknik olarak görülüyordu. Ancak Erickson, hipnozun yalnızca bilinçaltına ulaşmak değil, aynı zamanda danışanla yeni bir iletişim dili kurmak anlamına geldiğini savunuyordu.
5. Klinik Deneyimler: Psikiyatrist Olarak Uygulamalar
Erickson’un psikiyatrist olarak çalıştığı yıllarda, özellikle savaş gazileri ve travma geçirmiş bireylerle yaptığı çalışmalar, onun sıradışı yaklaşımını daha da geliştirmesine katkıda bulundu. Danışanlarına bireysel olarak özel stratejiler geliştiriyordu. Onun için her vaka özgündü ve "standart prosedür" gibi bir kavramı reddediyordu.
Hipnoz, Erickson’un gözünde sadece bir teknik değil, bir sanattı. Terapötik süreci danışanın iç dünyasına uyumlayarak şekillendiriyor, telkinleri ise açık emirlerle değil, metaforlar, hikâyeler ve paradokslarla iletiyordu.
6. Ericksonian Hipnozun Temelleri
Milton Erickson, klasik hipnoz anlayışını yıkarak "Ericksonian Hipnoz" olarak anılan bambaşka bir yaklaşım geliştirdi. Bu yaklaşımın temel özellikleri şunlardı:
-
Dolaylı Telkinler: Açık emirler yerine ima yoluyla telkin kullanırdı.
-
Metaforlar ve Hikâyeler: Bilinçdışı iletişimi harekete geçirecek sembolik dil tercih ederdi.
-
Bilinçli Dirençle Çalışma: Danışanın direncini aşmak yerine, onu sürece dâhil eden stratejiler geliştirirdi.
-
Trance Halleri: Erickson’a göre trans hali doğal bir zihinsel durumdu ve her birey hayatında bunu tecrübe ederdi.
-
Bireysellik: Her danışan için eşsiz ve kişiselleştirilmiş bir terapi dili geliştirirdi.
7. Hipnozda Paradoksal Müdahaleler
Erickson, özellikle çarpıcı paradokslarla tanınırdı. Örneğin bir danışan “bastırılmış öfke” yaşıyorsa ona "günde yalnızca belirli bir saatte öfkelenmesine" izin vererek öfkeyi yapılandırır ve dönüştürürdü. Ya da kekeme bir danışana, "konuşmaktan ziyade güzel kekelemesini" telkin ederdi. Bu yaklaşım, kontrolü danışana veriyor, bilinçdışıyla işbirliğini teşvik ediyordu.
8. Kişiliği ve Terapi Sanatı
Milton Erickson, hem öğretmen hem şifacı kimliğiyle derin izler bırakmıştır. Terapiyi sadece bir teknik değil, insan ruhunu anlama sanatı olarak görüyordu. Göz teması, mizah, sessizlik ve karşılıklı güven onun başlıca araçlarıydı. Kendi yaşam deneyimlerini terapiye entegre eden, danışanını etiketlemeyen ve etik ilkeleriyle öne çıkan bir figürdü.
9. Geç Dönem Yaşamı ve Bedensel Kısıtlılıklar
Yaşamının son 30 yılı tekerlekli sandalyede geçmiştir. 1950'li yıllardan itibaren tekrar nükseden çocuk felci, kas kontrolünü ciddi şekilde sınırlamıştır. Ancak zihinsel kapasitesi ve öğretme arzusu hiç azalmamıştır. Phoenix, Arizona’daki evinde danışan kabul etmeye ve terapist yetiştirmeye devam etmiştir. Hatta hastalığına rağmen yıllar içinde binlerce saatlik terapi kaydı bırakmıştır.
10. Ölümü ve Mirası
Milton H. Erickson, 25 Mart 1980’de Phoenix, Arizona’da vefat etti. Ancak ardından bıraktığı etki hâlâ devam etmektedir. Bugün dünyanın dört bir yanında onun adıyla kurulan enstitüler, kongreler ve eğitimler düzenlenmektedir. Erickson’un mirası yalnızca hipnoz değil, insanın iyileşme kapasitesine duyduğu derin inançtır.
11. Eserleri ve Yayınları
Erickson’un kendi kaleminden çıkan ve öğrencileri tarafından derlenen birçok önemli kitap bulunmaktadır. Bunlar arasında:
-
The Collected Papers of Milton H. Erickson
-
Hypnotic Realities (Ernest Rossi ile birlikte)
-
My Voice Will Go With You (metafor derlemeleri)
-
Uncommon Therapy (Jay Haley tarafından kaleme alınmıştır)
12. Erickson’un Psikoterapiye Katkılarının Günümüzdeki Yansımaları
Bugün kısa süreli çözüm odaklı terapi, stratejik terapi, NLP (neuro-linguistic programming), aile terapileri gibi pek çok yaklaşım Erickson’dan etkilenmiştir. Terapide bireye saygı, mizah, metafor ve yaratıcı dil kullanımı onun psikoterapiye kattığı en önemli değerlerdir.
13. Kapanış: Yaşamdan Öğrendiğiyle Terapötik Bir Devrim
Milton Erickson, yaşamdan öğrendiğiyle terapiyi yeniden tanımlayan bir ustaydı. Kendi engellerini aşmakla kalmadı, danışanlarının da en karanlık yönlerini anlamalarına ve dönüştürmelerine yardım etti. Terapistlere şu mesajı bırakmıştır: "Danışanlarınızın içinde zaten çözüm vardır. Siz yalnızca doğru kapının açılmasına yardım edersiniz."
(Milton H. Erickson House in Phoenix, Arizona)
Ericksonian Hipnoz Vakası
I. Hikayeler ve Metaforlar
1. Mor İneğin Gücü (Metaforik Hikâye)
Bir zamanlar geniş bir ovada birçok çiftlik vardı. Bu çiftliklerin arasında biri diğerlerinden farklıydı çünkü burada bir mor inek yaşıyordu. Diğer inekler gibi süt verir, ot yerdi ama rengi mordu. İnsanlar bu mor ineği görmeye gelirlerdi. Bazıları onun garipliğinden korkar, bazıları ise ona hayran kalırdı.
Erickson bu hikâyeyi, kendini farklı hisseden, topluma uyum sağlayamadığını düşünen bireylere anlatırdı. Hikâyeyle şu mesajı verirdi: “Seni farklı yapan şey, seni görünür kılan şeydir. Bunu bastırmak yerine anlamalı ve sahiplenmelisin.”
2. Sopa ile Yokuşu Çıkmak (İyileşmenin Dinamiği)
Erickson bir gün felç geçirmiş bir çocuğa şu hikâyeyi anlatır:
“Bir zamanlar küçük bir çocuk dik bir yokuşu çıkarken zorlanmış. Derken yerde bir sopa bulmuş. Sopayı baston gibi kullanmış ve yokuşu kolayca tırmanmış. Ama tepeye vardığında sopayı yere bırakmış çünkü artık ona gerek kalmamış.”
Bu metafor, danışanların geçici yardım araçlarını –örneğin terapistini, telkinleri ya da teknikleri– ihtiyacı olduğu sürece kullanmalarına ve sonra bırakmalarına izin verir. Terapi, daimi bir baston değil; iyileşme yolunda geçici bir dayanak olarak görülür.
3. Hipnozla Okyanus (Metaforik Derin Trans Betimi)
“Bir gün kendini bir sahilde bulursun. Dalgalar nazikçe kıyıya vurur. Her dalga, zihninin derinliklerine bir yolculuk gibidir. Bir dalga sana çocukluğunu getirir, diğer dalga ise korkularını götürür. Derinlere indikçe artık geçmiş seni korkutmaz, gelecek seni tehdit etmez. Sadece ‘şimdi’ vardır. Ve bu şimdi, senin içsel dönüşümünün başladığı yerdir.”
Erickson bu tür metaforları, danışanı transa sokmak ve güvenli bir iyileşme alanı yaratmak için kullanırdı.
II. Paradoksal Müdahale Örneği: Kekemelik Vakası
Erickson’un ofisine gelen genç bir adam kekeme olduğu için büyük utanç duyuyordu. Erickson, klasik yaklaşımları reddetti ve şu öneride bulundu:
“Bundan sonra, dışarı çıktığında en güzel kekelemeni istiyorum. İnsanlar seni duysun, dönsün baksın ve ‘ne güzel kekeliyor’ desinler.”
Danışan bu paradoksal emir karşısında afallar. Utandığı şeyin üzerine bilinçli şekilde gitmek, kontrolü yeniden eline almasına neden olur. Artık kekemeliği bastırmak yerine onunla işbirliği yapmayı öğrenir. Bu süreçte baskı azalır, akıcılık artar.
III. Vaka Örneği: Asansör Korkusu ve Otohipnozla Şifa
Danışan Profili:
-
Adı: Laura (isim değiştirilmiştir)
-
Yaş: 32
-
Meslek: Avukat
-
Sorun: Ciddi agorafobi ve özellikle asansör korkusu; 6 yıldır yüksek katlı binalara çıkamıyor.
Başvuru Sebebi:
İş yerinin yeni binası 14. katta. Merdivenle çıkması hem zaman kaybı hem de fiziksel yorgunluk yaratıyor. Panik atak geçiriyor, sosyal yaşantısı etkilenmiş.
1. Seans: Danışanı Anlamak, Direnci Kabul Etmek
Erickson, klasik şekilde korkunun nedenlerini sorgulamaz. Bunun yerine Laura’nın hayatındaki “kontrol duygusu” üzerine konuşur. Dikkatini içe değil, dışa çeker. İlk seansta terapi yapmaz, danışanın çantasındaki objeleri bile uzun uzun konu eder.
“Kontrol etmek istiyorsun, değil mi?” diye sorar.
Laura ağlamaya başlar.
2. Seans: Hipnoza Hazırlık ve Bilinçli İyileşme Süreci
Erickson danışana otohipnoz eğitimi verir. Asansör kapısına yaklaştığında derin nefes almasını, gözlerini kapatıp “burası bir kutu değil, bir geçiş odası” diyerek zihninde yeni bir çerçeve yaratmasını ister.
Ona metafor verir:
“Asansör, yerin tuttuğu bir buluttur. Sen içine girer, bulutla birlikte yükselirsin.”
3. Seans: Oyunlaştırma ve Deneyimsel Maruz Kalma
Danışandan oyuncak bir kutuyu asansör gibi kullanmasını ister. İçine taş koymasını, kapatıp açmasını, onu sevdiği bir renge boyamasını... Böylece zihinsel temsil değişmeye başlar.
Ardından gerçek asansöre danışanla birlikte biner. Ama sadece bir kat. Ve inmeden önce şu telkin gelir:
“Zihin de asansör gibidir. Bir yere inmeden önce bazen yukarı çıkması gerekir.”
4. Seans: Sürpriz Başarı
Bir sabah Laura arar: “Bugün yalnız başıma binip çıktım.”
O gün Erickson terapiyi sonlandırır.
Analiz:
Bu vakada klasik korku terapilerinin aksine:
-
Erickson danışanı “sorunla yüzleşmeye zorlamaz” ama onunla dans etmesini sağlar.
-
Hipnoz ve metaforlarla danışanın zihninde temsili değiştirir.
-
Direnci düşman değil, terapi sürecinin anahtar unsuru olarak kullanır.
10 seanslık vaka örneği
VAKA: “Mikroplardan Kaçarken Hayattan Uzaklaşan Adam”
Danışan: Mert, 28 yaşında erkek
Meslek: İç mimar
Başvuru Nedeni: Aşırı el yıkama, kontaminasyon korkusu, günlük yaşamı ciddi biçimde kısıtlayan obsesif düşünceler
Süre: 10 seans, haftada bir
Terapi Türü: Ericksonian Hipnoterapi ve Stratejik Terapötik Yaklaşım
Seans 1: Gözlem ve Dolaylı Başlangıç
Erickson’un geleneğine uygun olarak terapist, doğrudan sorun hakkında konuşmak yerine danışanın davranışlarını, kelime seçimlerini ve beden dilini gözlemler.
Mert: “Her şey kirli, mikrop dolu. Dokunamam, bulaşır. Akşamları bile en az iki saatimi temizlikle geçiriyorum.”
Terapist dikkatle göz teması kurmaz, bunun yerine odada bulunan küçük bir bitkiye bakar ve şöyle der:
“Bu bitkinin yapraklarını hiç silmiyoruz ama hâlâ canlı kalabiliyor. Acaba bazı canlılar kirle birlikte yaşamayı öğrenmiş midir?”
Mert önce şaşırır, sonra güler. Terapist bunu ilk çözülme olarak görür. Hiçbir telkin verilmez. Ama metafor başlar.
Seans 2: Hayali Bir Kasaba – İlk Transe Giriş
Terapist Mert’e bir hikâye anlatır:
“Bir kasabada herkes elini günde 100 kez yıkarmış. Sonra su kesilmiş. İnsanlar önce çıldırmış, sonra kirle yaşamayı öğrenmişler. Sonunda da fark etmişler ki mikroptan korkmak, yaşamdan kaçmak anlamına geliyormuş.”
Bu hikâye eşliğinde Mert, ilk kez gözlerini kapatır. Terapist, onun doğal transa girdiğini fark eder ve çok hafif bir telkin verir:
“Bazen zihninin derinliklerinde bir başka ses vardır. Onun söylediklerini merak edebilirsin.”
Seans 3: El Yıkamaya İzin Veren Paradoks
Erickson tarzıyla, obsesyonu yok etmek değil, yeniden yapılandırmak hedeflenir.
“Mert, senden sadece sabah 09.00 ile 09.15 arasında istediğin kadar el yıkamanı istiyorum. Bu zaman diliminde özgürsün. Ama onun dışında değil.”
Mert önce direnç gösterir. Ama sınır belirlenince obsesyon kontrol altına girmeye başlar. Terapist aynı zamanda metaforik bir çerçeve sunar:
“Sadece bir zaman diliminde okyanusu taşırabiliriz. Sonra sular çekilir.”
Seans 4: Mikrop Avcısı Hikâyesi ve İçsel Kahraman
Mert’e çocukluk yıllarını sorar. 6 yaşında çamura bulandığı bir anı hatırlar. Terapist bunu kullanır:
“Mikrop Avcısı adında bir çocuk vardı. Çamurla oynardı ama hiç hasta olmazdı. Çünkü onun içinde bir kahraman yaşardı. Mikrop değil, korkulara karşı savaşırdı.”
Bu hikâye eşliğinde Mert’e bir hipnoz uygulaması yapılır. Transtayken içsel kahramanıyla karşılaşması sağlanır.
Seans 5: Beden Hafızası ve Anı Yeniden Çerçeveleme
Danışan trans halindeyken şu telkin verilir:
“Ellerinin sıcaklığı sana güven veriyor. Her yıkama bir panik değil, bir ritüel değil... sadece bir anı. Sen ellerini değil, korkularını yıkıyordun aslında.”
Bu seansta geçmişe dönük bir olay –annesinin hastalanıp onu uyardığı bir an– yeniden yapılandırılır. Artık kir, hastalıkla eşdeğer değil; deneyimle eşdeğerdir.
Seans 6: Bilinçli Unutma Tekniği ve Dikkat Dağıtma
Terapist bu kez dikkat odağını değiştirir:
“Bugün senden el yıkama yerine 5 dakikalık topuk masajı yapmanı istiyorum. Çünkü zihnini ellerin değil, ayakların yönetmeye başlayacak.”
Mert, ilk kez ellerine değil ayaklarına odaklanır. Bu, bilinçdışı düzeyde simgesel bir liderlik değişimidir. Takıntının yeri değişir, etkisi azalır.
Seans 7: Ayna Egzersizi ve Otohipnoz
Terapist, Mert’ten kendisine bakmasını ister. Aynada kendi gözlerine odaklanmasını...
“Her gün aynaya bak. Ama mikrop aramak için değil. Kendini hatırlamak için. Ellerine değil, gözlerine bak.”
Bu egzersiz otohipnoz ile birleştirilir. Her sabah kendisine “Bugün beni değil ellerimi kontrol edecekler. Ama ben, bana kalacağım.” demesi istenir.
Seans 8: Sosyal Maruz Kalma – Kurgusal Oyun
Terapist ve Mert birlikte bir oyun planlar. Mert, bir kafeye gidip dokunduğu bir sandalyeyi silmeyecek. Ama yanında hayalî bir karakter olacak: "Kontrolcü Mert".
Her silme dürtüsünde bu karakterle sohbet edecek.
“Merhaba Kontrolcü Mert. Bugün gelmeyeceğini umuyordum. Ama hoş geldin. Bakalım bu sandalyeye oturacak mıyım?”
Böylece obsesif düşünce dışsallaştırılır, mizah katılır, güç dengesi değişir.
Seans 9: Sosyal Yansıtma – Başkalarının Takıntıları
Terapist, başka danışanların (isim vermeden) benzer takıntılarını anlatır. Mert ilk kez yalnız olmadığını hisseder.
Hikâyelerden biri:
“Bir adam vardı. Evinin etrafını tuzla çizerdi. Şeytanlar girmesin diye. Sonra bir gün tuz bitmiş. Ama şeytan yine de gelmemiş.”
Mert güler. Artık korku yerini mizaha bırakmıştır. Bu seans sonunda Mert, ilk kez spontane dokunur bir objeye.
Seans 10: Kapanış ve Sembol Yaratarak Bitiş
Terapist Mert’ten terapi sürecini temsil edecek bir nesne seçmesini ister. Mert, çamura bulanmış bir taş getirir.
“Bu taş hem kirli hem de güçlü. Çünkü içimdeki korkuyu taşıyor. Ama artık onun sahibi benim.”
Terapist kapanışı şöyle yapar:
“Artık mikropları değil, hayatı seçiyorsun. Kirle birlikte yaşamayı öğrenenler, sonsuza kadar temizlik aramak zorunda kalmaz.”
Sonuç:
Mert’in el yıkama süresi günde 2 saate kadar düşer. Bir ay sonra günde yalnızca üç kez yıkanmaktadır. Obsesyonları hâlâ ara sıra gelir ama kontrolü elindedir. Mikrop korkusu, artık hayatı belirleyen değil, zaman zaman geçen bir rüzgârdır.
Aşağıda aynı danışan olan Mert’in obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) bu kez Ego-State Terapisi çerçevesinde 10 seansa yayılmış, detaylı ve uzun bir vaka olarak anlatılmıştır. Her seans, bir “ego durumu” ile çalışmayı ve içsel parçaların bütünleşmesine doğru ilerlemeyi hedeflemektedir.
VAKA: “Mert ve Mikrop Korkusunun Sahnedeki Oyuncuları”
Danışan: Mert, 28 yaşında erkek
Sorun: Kontaminasyon OKB’si – yoğun el yıkama, mikroplardan kaçınma davranışı
Yöntem: Ego-State Terapisi (Benlik Durumları Terapisi) www.egostate.org
Süre: 10 seans
Hedef: İçsel ego durumlarını tanımak, uzlaştırmak ve bireysel otonomiyi yeniden kurmak
Seans 1 – Giriş ve 'Görevli' Ego Durumunun İlk Teması
Terapist, danışanı aktif dinleme ile karşılar. Direkt "OKB’yi" değil, o sırada "hayatta kalmaya çalışan bir parça"yı tanımaya çalışır.
Mert’in cümlesi:
“Yıkamazsam sanki her şey kontrol dışına çıkacak.”
Terapist:
“Bu yıkama davranışını yapan kim sence? Sende o kararı alan kim?”
Bilinçdışıyla tanışmaya davet eder. Danışan ilk kez davranışlarının ‘bütün Mert’ten değil, bir 'görevli’ parçadan geldiğini fark eder. Terapist, bu parçaya isim verir: Kontrolcü Görevli.
Seans bitiminde şu telkin verilir:
“O görevli yalnız değil. İçinde başka parçalar da var. Hepsini tanıyacağız.”
Seans 2 – 'Temizleyici' Ego Durumu ile Temas
Mert, trans benzeri hafif rahatlatılmış bir durumda, çocukluk anılarına götürülür. 6 yaşındaki Mert’in annesinin hastalanmasından korktuğu bir anı canlanır. O gün ellerini yıkamadığı için annesinin hastalandığını sanmıştır.
Bu sahnede bir iç ses vardır:
“Temiz olursak kimse hasta olmaz.”
Bu parçaya Temizleyici Çocuk adı verilir. Terapist bu parçayla doğrudan konuşur:
“Sen, anneni korumak istemiştin. O zaman el yıkamak büyülü bir kalkan gibiydi, değil mi?”
Parça tanınır, onaylanır. Yargılanmaz.
Seans 3 – 'Eleştirici' Ego Durumu ile Yüzleşme
Danışan, kendini “kirli, iğrenç, yetersiz” hissettiğini ifade eder. Terapist bu iç sesi ayırır.
“Sen mi kendini kirli buluyorsun, yoksa içindeki biri mi sana bunu söylüyor?”
İç sesle konuşulur. Bu sese Eleştirici Yetişkin adı verilir. Bu parçanın görevi "ayıp" ve "kusur"dan uzak tutmaktır. Ama artık aşırı baskıcıdır.
Terapist bu parçaya şunu söyler:
“Senin niyetin iyi. Ama belki de biraz yavaşlaman gerekir. Çünkü diğer parçaları kırıyorsun.”
Seans 4 – 'Rahatlatıcı İç Sesin' Keşfi ve Güçlendirme
Terapist danışanı transa alır ve içsel bir iyileştirici parça aramasını ister. Mert, sahilde tek başına yürüyen bir adam hayal eder. Bu figür sakin, dengeli ve kararlı biridir.
Bu parçaya Dengeleyen Bilge adı verilir. Bilge figür Mert’in yanında yavaşça yürürken şu cümleyi fısıldar:
“Elin değil, zihnin temizlensin artık.”
Bu parça ilk kez diğerlerine oranla güçlü bir rahatlık hissi yaratır.
Seans 5 – Parçaların Haritalanması ve Temsil Tablosu
Terapist, seans boyunca tanınan ego-durumlarının haritasını birlikte çizer:
-
Kontrolcü Görevli
-
Temizleyici Çocuk
-
Eleştirici Yetişkin
-
Dengeleyen Bilge
Her parçaya renk, şekil, yaş ve ses tonu verilir. Mert bu parçaların ne zaman aktif olduğunu fark etmeye başlar.
Seans 6 – Parçalar Arası Diyalog ve Arabuluculuk
Bu seans, içsel çatışmaların çözümüne ayrılır. Dengeleyen Bilge, diğer parçalarla konuşmaya başlar.
“Temizleyici çocuk, el yıkamak senin için sevgi göstergesiydi. Ama şimdi bu davranış seni tüketiyor.”
“Görevli, her şeyi kontrol etmek istiyorsun ama bu seni yalnızlaştırıyor.”
İçsel “iç diyalog” aracılığıyla parçalar birbirini ilk kez duymaya başlar. Terapist yalnızca rehberdir.
Seans 7 – Birlikte Yeni Kurallar Yazmak
Terapist Mert’e sorar:
“Sence bu parçalar bir araya gelse, nasıl bir hayat isterlerdi?”
Yeni içsel bir anlaşma yazılır:
-
Günde yalnızca 3 el yıkama
-
Günde bir kez “kontrol etmeme hakkı”
-
Eleştirici iç ses sustuğunda, bilge sesin konuşması
Bu kurallar yazılır ve Mert’in “iç sözleşmesi” olarak dosyalanır.
Seans 8 – Temizleyici Çocuk ile Şefkatli Temas
Terapist, içsel çocukla doğrudan çalışır. Çocuklukta yaşadığı suçluluk duygusu yeniden canlandırılır. Bu kez yanında terapist değil, Dengeleyen Bilge vardır.
Bilge şöyle der:
“Sen anneni korumaya çalıştın. Bu çok cesurcaydı. Ama şimdi büyüdün. Koruyan artık sen olacaksın, temizliğin değil.”
Çocuk figürü ağlar ve ilk kez terapötik anlamda çözülür. Seans sonunda danışan hafif ama derin bir rahatlama yaşar.
Seans 9 – Tüm Parçaların Temsili Ritüeli
Terapist, danışana ego durumlarını temsil eden nesneler getirir:
-
Sabun: Temizleyici
-
Kalem: Görevli
-
Ayna: Eleştirici
-
Taş: Bilge
Her birini eline alırken o parçayı seslendirmesi istenir. Sonra hepsi tek bir kutuya yerleştirilir. Bu sembol, “Bütünleşmiş Ben”i temsil eder.
Seans 10 – Veda, Sahne Değişimi ve Ego Durumlarının Rol Değişimi
Mert son seansta şunu söyler:
“Hâlâ yıkama ihtiyacım geliyor ama artık konuşabiliyoruz. Görevli hemen atlamıyor. Çocuk ağlamıyor. Bilge bekliyor.”
Terapist son telkini verir:
“Artık sahnede yalnızca tek bir aktör yok. İçindeki tiyatroda herkes konuşabiliyor. Roller değişebilir. Ama sen artık yönetmensin.”
Mert’in içsel ego durumları barışır, birbirini duyar, tamamlar. Obsesyonlar söner, davranışlar esner. İçsel liderlik yeniden kurulur.
Sonuç:
-
Günde 15-20 kez olan el yıkama, seans sonunda 3-4’e düşmüştür.
-
Eleştirici ses artık otomatik olarak değil, bilinçli şekilde tanınmakta ve yumuşatılmaktadır.
-
Mert, içsel çocukla bağ kurmuş, ilk kez “kendine şefkat” gösterebilmiştir.
-
Ego durumları, terapi sonrası da “içsel toplantılar” aracılığıyla iletişim kurmaya devam etmektedir.
Aynı obsesif kompulsif bozukluk (OKB) vakasının bu kez Focusing (Odaklanma) Terapisi yaklaşımıyla, 10 seans. Bu yaklaşım, Eugene Gendlin’in geliştirdiği beden farkındalığına dayalı bir yöntemdir. Terapi boyunca “felt sense” yani bedensel hissedilen anlam ile çalışılır. Yargısız, meraklı, kabul edici bir içsel temas kurmak hedeflenir.
VAKA: “Mert ve Ellerindeki Sessiz Konuşmalar”
Danışan: Mert, 28 yaşında erkek
Tanı: Kontaminasyon tipi obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
Yaklaşım: Focusing-Oriented Therapy (Focusing Terapisi)
Hedef: Davranışı değil, bedenin taşıdığı duygu yüklerini ve anlamları keşfetmek
Seans 1 – Giriş ve İlk Temas: Bir Şey Var…
Terapist Mert’i dikkatli dinler ve onu içsel dünyasına yavaşça davet eder. Gendlin’in klasik sorusu sorulur:
“Tüm bu yıkama ihtiyacı hakkında, bedeninde buna dair bir şey var mı? Bir yer var mı bunu hisseden?”
Mert duraksar ve ilk kez bedenine yönelir. Göğsünde sıkışma ve karnında bir kasılma hisseder. Terapist acele etmeden sadece bu hissi tarif etmesini ister.
Mert:
“Sanki içimde sıkışmış, itilmeyi bekleyen bir enerji var. Beni lavaboya yönlendiriyor.”
Seans sonunda herhangi bir çözüm önerilmez. Sadece hissin fark edilmesi ve onunla kalınması teşvik edilir.
Seans 2 – Felt Sense ile İlk Derin Temas
Terapist Mert’i yeniden bedensel duyuma davet eder. Bu kez “ellerine gitme” dürtüsünün hemen öncesinde bedeninde ne olduğuna odaklanması istenir.
Mert şunu fark eder:
“Ellere gitmeden önce göğsümde bir panik, sonra midemde bir sıcaklık, sonra sanki biri ‘çabuk ol!’ diyor.”
Terapist:
“Bedeninde ‘çabuk ol’ diyen bu kısmı hissetmeye izin verir misin? Ona ‘evet, seni duyuyorum’ diyebilir misin?”
Mert ağlamaya başlar. İlk defa bir dürtüsünü bastırmak yerine dinlemiştir.
Seans 3 – Felt Sense ile Diyalog Kurmak
Terapist bu kez, hislerle diyalog kurma pratiği yapar. Mert transa girmez; tamamen uyanık ve içeriye dönüktür.
“Bu his sana bir görüntü ya da kelime getiriyor mu?”
Mert:
“Görüntü geldi… Ellerim çamurlu bir çocuk gibi... ve annem bana bakıyor. Korkmuş. Sanki ben onu kirletmişim gibi.”
Terapist bunu yalnızca tanık olarak dinler:
“Sadece burada kalabilir misin? Çamurlu ellerin ve annenin bakışıyla... Bu görüntü sana ne anlatmak istiyor olabilir?”
Bedeninden gelen anlamlar belirmeye başlar: suçluluk, utanç, koruma isteği...
Seans 4 – “Sakince Yanında Durmak”: Dönüştürücü Tanıklık
Terapist, bir şeyleri değiştirmek ya da çözmek için değil, sadece onların yanında şefkatle durmak için rehberlik eder.
Mert bir duyum hisseder:
“Göğsümde sanki dikenli tel var gibi. Kımıldarsam batacak.”
Terapist:
“O dikenli telin yanında kalabilir misin? Onu düzeltmeden. Sadece orada olduğunu fark ederek.”
Bu seansta Mert’in bedeni ilk kez güven hissi verir. Yargılanmayan hisler kendi kendine gevşemeye başlar.
Seans 5 – 'Kontrol' Hissetmesinin Altında Ne Var?
Mert, “yıkamak istiyorum çünkü kontrol ediyorum” der.
Terapist:
“Bu kontrol edebilme ihtiyacının altında... başka bir his olabilir mi?”
Mert durur, içe döner.
“Aslında kontrol etmek istemiyorum. Sadece çaresiz hissetmek istemiyorum.”
Bu his karın bölgesinden yükselir. Orada sıcak bir akış olur. Terapist:
“Bu his sana başka bir şey anlatıyor mu?”
“Biri bana ‘artık yalnız değilsin’ diyor gibi.”
Seans 6 – Simgeleştirme ve Duygusal İzin
Felt sense artık daha somut hale gelir.
“Bu yıkama dürtüsünün bir rengi olsaydı?”
Mert:
“Soğuk gri.”
“Peki o soğuk griye bir şekil verir misin?”
“Sert, keskin bir taş gibi.”
Terapist, bu simgesel nesneyle kalmasını ister. Mert, bu taşı zihninde yumuşatmaya başlar. Gri taş önce çatlar, sonra içinden ışık sızar.
Bu, içsel dönüşümün ilk metaforik anlatımıdır.
Seans 7 – Bedenin Yönlendirmesine Güvenmek
Terapist artık yönlendirmeyi azaltır. Mert kendi bedenini dinlemeyi öğrenmiştir. Bu seansın büyük kısmı sessizlikle geçer.
Mert seans sonunda şunu der:
“Artık ellerime değil, kalbime yöneliyorum. Onlar sadece bir alarm. Ama alarmı susturmazsam, yangın var sanıyorum.”
Bu seansta önemli olan, bedenin bilgeliğine güvenmeye başlama sürecidir.
Seans 8 – Somatik Hafızadan Şefkatli Temasa
Mert bir gece rüyasında annesine “Üzgünüm” dediğini görür. Bu rüya seansa taşınır.
Terapist:
“Bu rüya bedeninde nasıl bir duyum bırakıyor?”
“Göğsümde hafiflik… ilk kez yumuşak bir boşluk gibi.”
Bu “şefkatli boşluk”, focusing’te derin bir değişimin işaretidir. Beden artık sadece tehdit sinyali vermez, rahatlama da üretir.
Seans 9 – Günlük Hayata Transfer
Terapist Mert’ten şu soruyu sormasını ister:
“Şu an elimi yıkamak istiyorum. Bu his bedenimde nerede? Onunla yıkamadan da kalabilir miyim?”
Mert artık her dürtüsünde önce bir duraklama alanı yaratır. “Araya bedenimi koyuyorum” der.
Dürtü –> Duraklama –> Dinleme –> Cevap verme
Bu yapı otomatik tepkileri dönüştürür.
Seans 10 – Tamamlanma, İçsel Sessizleşme ve Veda
Mert son seansa şu cümleyle gelir:
“Ellerim artık bağırmıyor. Çünkü ben içimdeki sesi duydum.”
Terapist kapanışta şu soruyu sorar:
“Bu terapi sürecini bir metaforla tarif edecek olsan?”
Mert:
“Sisli bir ormanda yürüyordum. Ama artık ağaçların arasında patika var. Nereye gideceğimi bilmiyorum ama korkmuyorum.”
Terapi tamamlanır.
Sonuçlar:
-
Günde 15-20 kez olan yıkama, artık tetiklenmeden önce “dinleniyor” ve günde 2-3 kezle sınırlı kalıyor.
-
İçsel beden sinyalleri, otomatik dürtü yerine rehber işareti olarak görülüyor.
-
Danışanın kendine yaklaşımı yargılayıcı değil, şefkatli ve meraklı hale geliyor.
-
Yalnızca semptomlar değil, kişinin tüm varoluş biçimi yavaşlıyor ve farkındalığa dönüşüyor.
Abdullah ÖZER - Duisburg-Essen Üniversitesi Almanya
Hakkımda yazılan Google Yorumlarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz
Hakkımda yazılan tavsiyelere ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz
Hakkımda yazılan DoktorSitesi Yorumlarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz
(Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji), Aile Danışmanı)
Uluslararası Akredite olmuş olduğu Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:
Ego-State-Therapy International (ESTI) Akredite Ego State Terapisti
Ego-State-Therapie Deutschland (EST-DE) Akredite Ego State Terapisti
Deutsches Focusing Institut (DFI) Akredite Focusing Danışmanı/Terapisti
Deutsche Gesellschaft für Sexualforschung e.V. (DGfS) Akredite Cinsel Danışman
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.) Akredite Hipnoterapist
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP) Akredite Pozitif Psikoterapi Danışmanı
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI) Akredite Logoterapi ve Varoluşçu Analiz Eğitmeni
Avusturya Psikoterapi Meslek Yasasına uygun alınan Psikoterapi Eğitimleri:
Österreichisches Trainingszentrum (ÖTZ) onaylı Avusturya Sağlık Bakanlığı ve Psikoterapi Meslek Yasasına uygun 1320 saatlik "Psychotherapeutisches Propaedeutikum" (Psikoterapötik Propedötik) Psikoterapi Eğitimi
Uygulayıcısı olduğu Psikoterapi Ekolleri:
Psychodynamische Psychotherapie/Psychoanalytische Psychotherapie (Psikodinamik Psikoterapi/Psikanalitik Psikoterapi)
Körperorientierte Psychotherapie (Beden odaklı Psikoterapi)
Eye Movement Integration (EMI) - Göz Hareketi Entegrasyonu
Üyesi olmuş olduğu Uluslararası Mesleki Kuruluşlar:
International Society of Hypnosis (ISH)
European Society of Hypnosis (ESH)
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.)
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI)
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP)
Deutscher Dachverband Für Psychotherapie (DVP) e.V.