Carl Rogers’ın Danışan Odaklı Terapi Yöntemi

Danışan Odaklı Psikoterapi Yöntemi, (Görüşme Temelli Psikoterapi veya Kişi Odaklı Psikoterapi olarak da bilinmektedir) hümanist psikolojinin Amerikalı Psikolog Carl R. Rogers (1902–1987) tarafından 1940’lı yıllarda terapiye uyarlanmış şeklidir.

Danışan odaklı psikoterapi yöntemindeki bireylerin, uygun koşullar altında kendi kişiliklerini daha fazla geliştirmeye ve olgunlaştırmaya yönelik doğuştan gelen bir “kendi kendini gerçekleştirme” ve “mükemmelleştirme” (güncelleme) eğilimine sahip oldukları düşünülür.

 Danışmanlık hizmeti aracılığıyla yardım arayan kişiler, kendilerini iyileştirilmeye yönelik adımları atacak potansiyele sahiptirler.  Kendi kişisel durumlarını analiz edebilecek ve kendi problemlerine yönelik en iyi çözümleri bulabilecek durumdadırlar.

Bu terapi yönteminin bireylere koşulsuz değer veren, hassas ve dürüst terapi yaklaşımlarından biri olduğu ve bireylerin ruhsal gelişimi önemli ölçüde desteklediği ve kriz veya rahatsızlık durumlarına müdahalede olumlu bulunduğu kabul edilmektedir.

Carl R. Rogers Kimdir?

Carl R. Rogers,  yaklaşık on iki yıllık bir süre boyunca psikoterapist ve danışmanlık hizmeti verdikten sonra 1940-1963 yılları arasında farklı  üniversitelerinde psikoloji ve psikiyatri alanlarında profesör olarak ders vermiştir. Bu kapsamda, yoğun bilimsel araştırma çalışmaları gerçekleştirmiştir.

Rogers, uzun yıllar süren psikoterapist ve danışmanlık hizmetleri sırasında kendini ve meslektaşlarını gözlemleyerek başarılı terapistlerin görüşmeleri sırasında öncelikli olarak danışanlarını dinlemeye odaklarını, nadir olarak kendi yorumlarını kattıklarını gözlemlemiştir. Ayrıca başarılı terapistlerin danışanlarının paylaştıkları düşünceleri görüşme aralarında ve görüşmenin sonunda özetlediklerini ve meslektaşlarının görüşme süresince duyarlı ve sezgili davrandıklarını gözlemlemiştir. Rogers, bu gözlemler sonucunda bir insanın hangi şartlar altında kendi yaşamı hakkında konuştuğu sorusuna yoğunlaşmış böylece bireylerin kendi kendilerini daha iyi anlamalarını ve davranışlarını olumlu yönde değiştirmelerini sağlamayı öğrenmiştir. Sonraki yıllarda yaptığı çalışmalarda Rogers, danışan odaklı yaklaşım ile yapısal kişilik değişimleri arasındaki bağlantıları ve ilişkileri incelemiştir. Bu amaçla 1960 yılında Kaliforniya’da La Jolla adı altında kurulan “Kişilik Çalışmaları Merkezi” nin kurucularından biri olmuştur.

Rogers’ın danışan odaklı terapi yöntemini oluştururken John Dewey (1859-1952) ve Avusturyalı Psikanalist Otto Rank (1884-1939) düşüncelerinden etkilenmiştir. Aynı zamanda Uzakdoğu felsefesinden ve Zen düşüncesinden de etkilenen Rogers, 1938-1950 yılları arasında danışan odaklı psikoterapi kapsamında kendisine ait tedaviye yönelik araç ve gereçlerini geliştirmeye başlamıştır.

Rogers’ın danışan odaklı terapi yöntemine göre terapistlerin başarılı bir terapi uygulayabilmesi için aşağıdaki kurallara uymaları gerekmektedir. Bunlar;

  • Terapist, danışmanlık hizmeti alan bireye asla belirli bir konuda dayatma yapmamalıdır.
  • Dinlenenlerin anlamını asla danışana açıklamamalıdır.
  • Danışanlara kesinlikle hiçbir öneride bulunmamalıdır.

Danışan odaklı terapi, danışanların belirli bir davranışa doğru yönlendirmenin hedeflendiği davranış terapisi yöntemlerinden ve bilinçdışı çatışmaların anlamlandırılarak açıklandığı psiko-analiz yönteminden açık ve net olarak ayrılmaktadır. Davranış terapisi ve psiko-analiz yöntemlerinden ayrı olarak danışan odaklı terapide danışanın

  • Kendi kendini keşfetmesi
  • Problemleri kendisinin tespit etmesi
  • Çözümleri kendisinin geliştirmesi hedeflenir.

Rogers’a göre bir bireye belirli duygu ve tecrübeleri yaşamasına izin verilmediğinde, ruhsal bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Pozitif bir benlik anlayışının geliştirilmesi için değer verme, kabul etme, üzüntü ve hiddet gibi duygular çok büyük anlam taşımaktadır.

Örneğin, bir bireyin anne baba tarafından bu duyguların baskı altına alınması veya cezalandırılması söz konusu olduğunda, benlik anlayışını olumsuz yönde gelişmesine neden olabilmektedir. Bu durumun tam tersi olarak güven dolu bir atmosferde yetişen bireyler kendi problemlerini kendi başlarına çözebilmekte daha korkusuz olmalarını sağlamaktadır.

Danışan Odaklı Psikoterapinin Öğeleri

Danışan odaklı psikoterapinin üç temel ögesi bulunmaktadır. Bunlar; danışanlara kayıtsız şartsız değer verme, empati ve uyumdur.

  1. Danışanlara kayıtsız ve şartsız olarak pozitif değer verme

Danışan odaklı psikoterapinin başarılı olmasındaki en önemli sebeplerinden biri, danışmanlık hizmeti almaya gelen danışanlara kayıtsız ve şartsız olarak pozitif değer verilmesidir. Bu değer verme işlemine, kişinin kendine has özellikleri de mutlaka dâhil edilmektedir.  Terapist, danışmanlık hizmeti almaya gelen kişiye ona değer verdiğini gösterebilmelidir. Bu sayede terapist, danışanı cesaretlendirebilir ve danışanın ifadelerini terapist kayıtsız ve şartsız olarak kabul edebilir. Terapistin, danışmanlık hizmeti almaya gelen kişiyle birlikte dayanışma ve işbirliği içerisinde olması çok önemlidir.  Bu  dayanışma ve işbirliği sayesinde, danışmanlık hizmeti almaya gelen kişinin özgüven kazanarak  terapiye karşı güven ve inancının arttırılması sağlanır.

  1. Empati

Empati, bireyin bir başka bireyin düşüncelerini ve duygularını anlayabilme yeteneğidir.  Danışan odaklı terapide empati, terapistin danışmanlık hizmeti almaya gelen bireyin problemlerini onun gözünden görebilme yeteneğine sahip olması gerektiği anlamına gelmektedir.

Empatinin temel biçimleri arasında aşağıda belirtilenler de yer almaktadır;

  • Danışmanlık hizmeti almaya gelen kişinin ifadelerinin somutlaştırılması
  • Danışmanlık hizmeti almaya gelen kişinin söylediklerinin tekrar edilmesi

Danışan odaklı terapide empatinin tam olarak kurulabilmesi için terapistin danışmanlık hizmeti almaya gelen kişinin benlik konseptini ve benzer şekilde tutum ve davranışlarını şekillendiren yaşam deneyimlerini de dikkate alması gerekmektedir. Terapist danışanın sözlü olarak beyan ettiklerinin yanı sıra danışanın mimik veya jestleri gibi diğer faaliyetleri de dikkate almalıdır. Empati sürecinde terapist, kendi algıladığı ve anladığı her şeyi oturum sırasında danışmanlık hizmeti almaya gelen bireye de aktarmaktadır.

  1. Uyum

Danışan odaklı terapide uyum kavramı, terapistin danışmanlık hizmeti almaya gelen kişiyle aralarındaki özel iletişim olarak tanımlanmaktadır. Terapist, danışmanlık hizmeti almaya gelen bireye karşı mutlaka açık, net ve dürüst olmalıdır. Açıklık kavramı, terapistin danışmanlık hizmeti almaya gelen kişiye karşı sadece uzmanlık alanı dahilinde değil aynı zamanda bir insan olarak da gayet açık ve net olmasını kapsamaktadır.  Açıklık ilkesi kapsamında  danışmanlık hizmeti almaya gelen birey, terapistine çok daha kolay açılacaktır. Buna benzer şekilde terapist de  danışmanlık hizmeti almaya gelen bireye karşı asla ve kesinlikle rol yapmamalıdır.

 Bu sırada terapist, kendi davranışlarını  gerçek yaşamında olduğu gibi sürdürmelidir. Bu durum danışmanlık hizmeti almaya gelen bireye karşı tipik terapist hareket davranışlarının yansıtılmasından kaçınılması gerektiği anlamına gelmektedir.

Somut örnekler vermek gerekirse, terapist ve danışan arasındaki görüşmede gözler daima aynı yükseklikte tutulmalı, konuşmalar canlı ve direkt olmalı, danışan asla öğreten, değerlendiren ve analiz eden kişi tavrını takınmamalıdır.  Hümanist yaklaşımı yardımıyla terapist, her bireyin kendi yetenekleri ve yaratıcı olanakları üzerinde uygulayabilir ve bu sayede bireylerin problemleriyle başa çıkabilmesini ve kendi kişiliklerin geliştirebilmesi sağlayabilir. Terapist ve danışan arasında geçen görüşme sırasında terapist, danışanların sadece kendileri oldukları için değerli olduklarını anlamalarını sağlayarak danışanın algı ve duyularının açılmasını destekler. Bu sayede bireyler kendilerine ve başkalarına karşı bilinçli, esnek ve gerçekçi bir yaklaşım sergileyebilmektedir.

Abdullah ÖZER

Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji), Aile Danışmanı

Uluslararası Akredite olmuş olduğu Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:

Ego State Therapy International (ESTIAkredite Ego State Terapisti
Ego-State-Therapie Deutschland (EST-DEAkredite Ego State Terapisti
Deutsches Focusing Institut (DFIAkredite Focusing Danışmanı/Terapisti
Deutsche Gesellschaft für Sexualforschung e.V. (DGfSAkredite Cinsel Danışman
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.Akredite Hipnoterapist
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPPAkredite Pozitif Psikoterapi Danışmanı
Viktor Frankl Institute Vienna (VFIAkredite Logoterapi ve Varoluşçu Analiz Eğitmeni

Üyesi olmuş olduğu Uluslararası Mesleki Kuruluşlar:

International Society of Hypnosis (ISH)
European Society of Hypnosis (ESH)
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.)
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI)
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP)
Deutscher Dachverband Für Psychotherapie (DVP) e.V.

 

Psikosentez Danışmanlık ve Eğitim Merkezi Türkiye İzmir'de ve Almanya Münih/Düsseldorf şehirlerinde Almanca ve Türkçe yüz yüze seanslar vermektedir. Bunun haricinden Dünya'nın neresinde yaşıyorsanız yaşayın Türkçe ya da Almanca Online Terapi, Online Cinsel Terapi, Online Psikoterapi ya da Online Psikolojik Danışmanlık ile SKYPE ya da WhatsApp üzerinden seanslara katılabilirsiniz. Bunun için Online Terapi sayfamıza göz atabilirsiniz.